28 Mayıs 2016 Cumartesi

TRAKUS XII Kayseri Kampı - 1.kısım

Döneli 4 gün olmuş hala sazların kokusunu alır gibi oluyorum uyandığımda. Geceleri çadırlarımızın hemen yanında öten kukumavlar ve kulaklı orman baykuşları olmadan uyumak garip geliyor. Sultansazlığı'nda kurduğumuz küçük ODTÜ Kayseri Kampüsü'nde günlerimiz işte öyle geçti. Günlerce süren hazırlıklar ve çekilen tüm çilelere değen dört unutulmaz günü anlatan blog yayınımızı okumaktasınız. Anlatmaya başlamak için sabırsızlanıyorum. Anlatırken tekrar yaşayacağım çünkü o anları. Sizin okurken yaşayacağınız hislerin binlerce katı yoğununu yaşadığımızı düşünün okurken. Herkese iyi okumalar =)

TRAKUS kampı maceramız haberi fark eder etmez sitede katılacağımıza dair yorumlarımızı yazmamızla başlıyor. Fikriye ve benim ardımdan Alaz Uslu daha sonra ise Umut Tank katılıyor bize. En son ise Faysal Dağ ve Esra Serçe. Böylece 6 kişi oluyoruz. Bu sırada çok geç olmadan bir davet yazısı istiyoruz kampın organizasyonundan sorumlu olan Ömer Furtun abimizden. Okulumuzun topluluğumuza verdiği bütçeden faydalanabilmek için bir davet yazısına ihtiyacımız var çünkü. Tam bu sırada benimle kontağa geçiyor aynı zamanda TRAKUS yönetiminden olan Ömer Furtun. Davet yazısını konuşurken bir anda diyor ki "Siz onu hiç düşünmeyin; biz sizi misafir ederiz". Bizi hiç tanımayan bir insandan bahsediyorum. Nasıl teşekkür edeceğimi şaşırıyorum. ODTÜ mezunu olan, TRAKUS başkanı Serhat Tigrel abimizle görüşmüş ve birlikte bizim biletlerimiz dahil tüm harcamalarımız TRAKUS yönetiminin karşılayacağına karar vermişler. Sevinçten havalara uçuyoruz bizler de tabi. Öğrenci başımıza tüm bu yükün altından nasıl kalkacağımızı düşünürken (ki kalkamazdık) bir anda o haberi alınca çantaları toplarken para sıkıntısı düşünmeyi bırakan kafalar mutlu oluyor. Heyecanla ve mutlulukla toplanıyor çantalar. Kimi çantalar diğerlerinden daha büyük oluyor. Kampın rekorunu kıran çanta ise bana aitti. Çantanın fotoğrafı aşağıda =)


6 mat + 1 tulum + 1 battaniye ve çanta dolusu eşya


Topluluk olarak ise başka ve çok büyük bir göreve girişiyoruz bu sırada. Topluluğumuzda yaşadığımız ekipman sıkıntısını çözebilecek bir görev. OKGT Dükkan adıyla bir dükkan açıp, grubumuzda beyin fırtınası yaparak ortaya çıkardığımız ve herkesin katkısıyla gerçeğe dönüştürdüğümüz kitap ayıraçları, yapıştırmalar ve keçeden süsleri orada topluluğumuza yardım toplamak için kampta satmak. Günlerce sürüyor hazırlıklarımız. Harcadığımız emek kelimelerle anlatılamaz. Herkes bir anda elini taşın altına koyuyor ve ortaya küçük bir koliyi dolduracak kadar ürün çıkıyor. Papağan Okulu'ndan bağışlanan tüyler, Begüm Erdem'in el emeği keçe süsleri ve tüm topluluğun elini değdiği ayıraçlar. Bu güzel sinerjinin yaratıldığı anlardan bazılarında Fikriye Kepenek fotoğraflarımızı çekmiş. İşte OKGT sinerjisi =)


 OKGT Sinerjisi



OKGT Sinerjisi


Topluluk olarak ilk defa böyle bir işe girişiyoruz. Çok güzel bir akıldan çıkmış çok güzel bir fıkir (fikrin sahibi bunu okurken kendisi olduğunu anlayacak =D). Kimse 5 kuruş çıkar gütmüyor. Herkes topluluk adına yapıyor ne yapıyorsa. Kimisi Kızılay'da yüzmek zorunda kalıyor, kimisi işten çıkmış haliyle gece yarılarına kadar keçe dikiyor, kimisi ise uhu kokusundan kafayı buluyor. Fakat sonunda OKGT Dükkan hazır oluyor! Mükafatı ise beklediğimizden bile iyi olacak bu uğraşların. 1 aya yakın süren hazırlıklarımızı sırtımıza koyup yola çıkıyoruz. Çıkıyoruz çıkmasına ama Ankara'da bir afet! Yağmur değil afet! Her yol tıkanmış! Her alt geçit belediye başkanımızın bize armağanı olarak havuza dönmüş. Trafik donmuş. Vasıta üstüne vasıta değiştirsek de trenimizi 70 dakika ile kaçırıyoruz ve ne yapacağımızı bilemez durumda garda buluyoruz kendimizi. Sinirlerimiz gerilmiş, suratlarımız asılmış. Yatarak rahat rahat gideceğimiz sıcacık bir tren yolculuğu yerine Ulus'un ortasında sırtımızda bir ev kadar yükle koşuyoruz. AŞTİ'ye vardığımızda ise sinirler boşalıyor. Sinirler boşalıyor ama neyse ki çok büyük bir şans eseri Kayseri'ye gitmek için Metro Turizm'i seçmiyoruz. Neyse =) Herkesin suratını o kadar asık görünce aklıma çok sevdiğim bir söz geliyor: "Gecenin en karanlık olduğu vakit şafaktan hemen öncedir". Ben de bunu söylüyorum arkadaşlarıma. Hayatımda yaşadığım en güzel şeylerden bazıları böyle başladı çünkü. Bu kamp da öyle olacak! Şu anda gecenin en karanlık olduğu vaktindeyiz! Kendimizi toparlayıp biraz da aradıktan sonra Kayseri'ye giden bir otobüs buluyoruz. Oraya inince ise Niğde'ye giden başka bir otobüs buluyoruz ve yol üzerinde sabah 4:45 gibi iniyoruz. Güler yüzlü Atalay abimiz bizi almaya geliyor. Sultansazlığı Milli Parkı içindeki Sultan Pansiyon'un ortaklarından kendisi. Herkes gibi o da çok kibarca karşılıyor bizi. Böylece kampa varıyoruz. Böylece "gecenin en karanlık olduğu zaman" bitmiş oluyor bizler için.

Ömer Furtun abimiz kampta bizi karşılıyor. Daha kendimize gelemeden, tükenmiş bedenlerimizi bizi gözleme götürecek olan serviste buluyoruz. Ellerimizde kumanyalarımız, yarı kapalı gözlerimizle koyuluyoruz yola. Ahmet Karataş hocamızın rehberliğimizi yaptığı ve kampın üç parkurundan birisi olan Aladağlar, Niğde parkurunu geziyoruz o gün. O kadar soğuk yerlere gideceğimizden pek haberi olmayan ekibimizin kıyafetleri gideceğimiz rakımları kaldıramayacak kadar ince. Hepimiz donuyoruz! Tüm bunlara rağmen dağ keçilerini görebilme fırsatı bulduğumuz ve iki kere çamura saplanıp kurtarıldığımız parkur bizler için güzel geçiyor. Emli Vadisi, Cimbar Vadisi, Balık Çiftliği gibi yerlere uğruyoruz. Onlarca kertik çıkıyor hepimize. Muhteşem manzaralarla karşılaşıyoruz. Karların hala erimediği ve yüksek rakım türleriyle dolu yerlere gidiyoruz. Kırmızıgagalı dağ kargaları, kara isketeler ve kuyrukkakanlar. Gördüğümüz türlerin tam listesi için buraya tıklayın. İşte o gün çektiğimiz fotoğraflardan bazıları. Fotoğraflar farklı üyelerimizden.


 Kuyrukkakan - Umut Tank


 Kara iskete - Umut Tank


 Gökardıç - Umut Tank



Aladağlar - Umut Tank

 Emli Vadisi


 Cimbar Vadisi


OKGT Emli'de


İlk gün bizler için erken bitmek zorunda kalıyor. Hava kapalı ve soğuk, gözlerimiz artık pes etmiş. Kampa geri döner dönmez çadırlarımızı kuruyoruz ve herkes atlıyor hemen tulumlara. O akşam üzeri uyuduğum kadar rahat uyuduğum çok nadir olmuştur. Eminim ekip arkadaşlarım için de öyledir. Onca koşuşturmanın yorgunluğunu öyle güzel atıyoruz ki. Uyandığımızda ise Sultan Pansiyon ve civarının cıvıl cıvıl olduğunu görüyoruz. Herkes toplanmış. Yemekler yeniyor, insanlar tanışıyor. Daha önce bizler için küçücük birer avatardan ibaret olan insanları gerçek hayatta tanıma fırsatı buluyoruz. Bize dağıtılan akreditasyon kartlarında TRAKUS kullanıcı adları yazıyor. Herkes birbirini çok rahat tanıyor böylece. Bizler de akşam yakılan kamp ateşinde marşmelov kızarttığımız anda kamp ruhunu kalbimizde hissediyoruz. Gelelim kamp alanımıza. Milli parktaki kuş müzesinin hemen yanında bulunan hasır şemsiyelerin altına yerleşiyoruz. Orası bizim için bir eve dönüşüyor adeta. Ankara'da yaptırıp yanımızda getirdiğimiz iki tane ODTÜ bayrağını asmamızla birlikte ODTÜ Kayseri Kampüsü resmi olarak kurulmuş oluyor =) Elektriğimiz ve sınırlı bile olsa İnternet erişimimiz bile var. Bonus olaraksa yanı başımızda çalışır durumda bir çay dispanseri. Hemen yanımıza yuvalanmış kukumav, kerkenez ve kulaklı orman baykuşları da komşumuz oluyor. Dört gün boyunca çok güzel anlar geçirdiğimiz ODTÜ Kayseri Kampüsü'nü merak etmiş olmalısınız. İşte kampımız ve komşularımızdan birisi =) Fotoğraflar farklı üyelerimizden.


 ODTÜ Kayseri Kampüsü =) 



ODTÜ Kayseri Kampüsü =)


 Sevimli komşumuz Kukumav


Dört günlük maceramızın tek bir blog yayınına sığmayacağına kadar verdik o yüzden bu yayını burada bırakıyoruz. Kampın geriye kalan iki gününde yaşadığımız güzel maceraların ve deneyimlerin anlatılacağı ve bol fotoğraflı olacak "TRAKUS XII Kayseri Kampı - 2.kısım" yayınımız 30 Mayıs günü yayınlanacak. Kampta yaptığımız OKGT tanıtım sunumu, çocuklarla yapılan kuş gözlem ve uçurtma etkinliği, İZ TV ile yaptığımız çekimler, urkeklik maceramız ve OKGT'nin bir başına hedef tür kovaladığı, künefelerin yendiği, bizonların kamp alanını bastığı ve kampın en güzel anlarını içeren ikinci yayınımızı okumak için iki gün sonra tekrardan bekliyoruz sizleri. Esas hikayeler o yayında! Söz veriyoruz filmlerin Part 2'lerinden daha güzel olacak. Sizlere Sultansazlığı'na yukarıdan bakan ve muhteşem silüetiyle Sultansazlığı'nın en güzel manzarasını oluşturan Erciyes ile veda etmek istiyoruz. Fotoğrafın sahibi Umut Tank. İki gün sonra yeni yayınımızda görüşmek üzere.


Sultansazlığı ve Erciyes Dağı


Herkese bol kuşlu günler!

Kaan


2 yorum:

  1. Harika olmuş, elinize sağlık.
    Ben haberiniz yapamadan siz çok güzel bir çalışma yapmışsınız.
    Hepinize teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Plastik kuşkonmaz dikenleri ile kuş kirliliğine ve getirdiği problemlere son ! Ülkemiz coğrafik konumu yüzünden kuşların göç alanında kalmaktadır. Kuşlar göç esnasında getirdikleri salgın hastalıkları ve bakterileri sizlerin yaşam alanlarına yuva yaparak sizlere bulaştırmaktadır. Kuşkonmaz Teli kullanarak sizlerde bu duruma son diyebilirsiniz. Kuş kovucu ürünler arasında en etkili kuş kovma yöntemleri sitemiz http://www.plastikkuskonmaz.wordpress.com adresinde

    YanıtlaSil